Self Determinasyon Hakkı

Self Determinasyon Hakkı

Self determinasyon hakkı(kendi kaderini tayin hakkı); siyasi bir ilke olarak, kendi kaderini tayin etme fikri ilk başta , Fransız ve Amerikan devrimleri tarafından erken ifade edilen milliyetçilik doktrininin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Self-determinasyonun tarihsel geçmişi daha eskilere dayansa da esas olarak I. ve II. Dünya Savaşlarından sonra en belirgin şekilde ifade edilmeye başlanmıştır.
20. yüzyılda self-determinasyon ilkesinin gelişmesine Vlademir Lenin ve Woodrow Wilson katkıda bulunmuştur.
Birinci Dünya Savaşı sonrası “ABD Başkanı Woodrow Wilson’un 14 İlkesi” ve “Self-determinasyon Hakkı” Avrupa’da düzenin oluşturulmasında temel ilke olarak algılanmıştır.
Önceleri sadece siyasi bir ilke olarak görülen Self-determinasyon 2. Dünya Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler sözleşmeleri ve BM Genel Kurul kararları ile hukuki bir hak niteliği kazanmıştır.
İlk kez 1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda uluslararası hukuk ilkesi olarak Self-determinasyondan bahsedilmiştir.

BM Anlaşması’nın iki maddesinde self determinasyon hakkına yer verilmiştir. Bunlar;

  • Uluslararasında eşit haklara ve halkların self determinasyonu ilkelerine saygıya dayanan dostane ilişkileri geliştirmek ve evrensel barışı güçlendirmek için gerekli tedbirleri almak.
  • ….”hayat standartlarını yükseltmeyi, tam istihdamı, kültürel işbirliğini ve istikrar ve mutluluk şartlarını oluşturmak amacıyla uluslararasında dostane ve barışa dayanan ilişkilerin gelişebilmesi için eşit haklar prensibine ve halkların self-determinasyon’una dayanark gerçekleşebilecek insan haklarına riayet edilmesi…

BM’nin 14 Aralık 1960 tarihli Genel Kurul kararı ile daha önce bir ilke olarak anılan self-determinasyon bu karar ile bir hak haline gelmiştir.

Self Determinasyon Tanımları

Self determinasyonun iki boyutu vardır. Bunlar;

  • İç self determinasyon; devlet içindeki bir halkın yönetim biçimini herhangi bir dış baskı olmadan seçmesidir.Özellikle siyasal yönetim biçimi ile ilişkilendirilmektedir.
  • Dış self determinasyon; devlet içindeki halkın ayrılarak bir devlet kurmak istemesidir. Halkların self determinasyon hakkına dayanarak ayrılmayı hedeflemeleri uluslararası sistemde istikrarsızlık ihtimallerini de ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple uluslararası hukuk açısından self determinasyon için bazı ön koşullar bulunmaktadır. Bağımsız bir devlet kurabilmenin koşulu olarak sömürge altında bir halkın var olması gerekmektedir. Ancak 1991 yılında SSCB’nin  ve 1992 yılında Yugoslavya’nın dağılması ile self determinasyon hakkı sömürgeler dışında da kullanılmıştır. Bu iki devletten ayrılan devletler self-determinasyon ilkesine dayanarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

Yazar

Diplomat

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.